Rahimağzı kanseri dünyada üçüncü sırada teşhisi konan ve kanserden ölümlere 4. Sırada olan bir kanserdir. Ölüm oranı gelişmekte olan ülkelerde 10 kat daha fazladır. Son 20 yılda bu kanserin görülme sıklığı üçte bir, ölümler yarı yarıya azalmıştır. Etkili tarama programları bu azalan oranları sağlamıştır.
Rahimağzı kanserinin en önemli bulguları akıntı ve ilişki sonrası kanamadır. Rahimağzı kanserinin % 99 nedeni HPV(Human papilloma virüs) virüs enfeksiyonudur. 200’den fazla HPV tipi vardır ve bu kanserin % 70’inden HPV tip 16 ve 18 sorumludur.
Diğer risk faktörleri:
- Çok eşlilik
- Cinsel birlikteliklerin 18 yaşından küçük başlaması
- Çok sayıda doğum yapmış olmak
- Sigara ve alkol kullanıyor olmak
- Bakteri ve virus enfeksiyonu geçiriyor olmak
- A vitamini eksikliği
- C vitamini eksikliği
- Sosyoekonomik düzey düşük yaşam tarzı
- Eşin sünnetsiz olması
- Zayıf bağışıklık sitemi ya da Bağışıklığı baskılayan ilaçlar kullanma
- Smear aldırmama
Rahimağzı kanseri bir anda ortaya çıkan bir kanser değildir. Önce bazı değişikliklerle başlar. Bunlar CIN(servikal intra epitelyal kanser) dediğimiz kanser öncülü lezyonlardır. CIN bir kanser değildir kansere giden yolda rahimağzı dokusunun normalden sapmasıdır. CIN olan olguların çoğunluğu normale dönmektedir.
Normalde sapmalarda Kolposkopi dediğimiz, rahimağzının bazı sıvılar uygulandıktan sonra büyütülerek incelenmesinin yapılması gerekir. Kolposkopi ile biyopsi yapılacak yerler belirlenir ve biyopsi yapılır. Rahim ağzı kanseri tanısı biyopsi ile konur.
Bütün kanserlerde olduğu gibi rahimağzı kanserinde de erken tanı önemlidir ve erken tanı konan vakalarda rahim ağzının konik tarzda çıkarılması yeterlidir ve bu hastaların çocuk sahibi olmasını engellemez.
Rahimağzı kanserinde en önemli gerçek şudur. Düzenli smear yaptıran bir kadın asla rahim ağzı kanserine yakalanmaz.