Robotik cerrahi ilk olarak beyin cerrahisinde biyopsi işlemlerinin daha hassas bir şekilde yapılabilmesini sağlamak amacıyla kullanılmış, bu ilke kullanımdan sonra hızlı bir şekilde yayılmaya başlamıştır. Ortopedi cerrahisinde kullanılmaya başlanan robot cerrahisi ile bu teknik tüm dünya tarafından kabul edilmiş ve benimsenmiştir. Bu tekniğin ortaya çıkmasından sonra videoskopik cerrahi de gelişmiş, hastalarının iç organlarındaki yara ve hastalıkların görülmesi kapalı bir operasyon ile halledilebilir bir duruma gelmiştir.
Videoskopik cerrahide hastanın vücudundan delik açılarak görüntü almayı sağlayan araç vücut içerisine gönderilmektedir. Robotik cerrahi ile vücut içerisine 2 kamera gönderme imkânı bulunmakta böyle farklı açılardan görüntü yakalama fırsatı sağlanmaktadır. Ayrıca yüksek görüntü teknolojilerinin bu robot kameralara uyarlanmış olması ameliyatın tıpkı çıplak gözle gerçekleştiriliyor gibi kolay olmasını sağlamaktadır. Ayrıca robot kameraların elin ulaşamayacağı kısımlara da ulaşmasıyla özellikle teşhis sırasında büyük avantajlar sağlanmaktadır. Ameliyat sırasında kullanılan bu robot kameraların 4 kola sahip olması ise sistemin en önemli avantajlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kollardan bir tanesi kameranın tutulması görevini üstlenirken diğer kollardan ikisi cerrahi müdahale ekipmanlarını tutmakta son kalan kol ise müdahale yapılacak organı sabitlemektedir. Ayrıca cerrahi müdahale kollarına eklenen eklem uçları ile, bir elin yapabileceği tüm işlemler titreme sorunu olmaksızın yapılabilmektedir. Bu eklem uçları, üç bilek hareketini, üç kol hareketini, kesme ve sabitleme işlemlerini aynı anda yapabilmektedir. El titreme sorunu hiçbir cerrahta istenmeyen bir sorundur. Özellikle açık ameliyatlarda meydana gelebilecek bir el titremesi, yüksek kan kaybına hatta hastanın ölümüne bile neden olabilmektedir. Fakat robotik cerrahide robot, cerrah tarafından panelden kontrol edilmekte ve robot milimetrik olarak gerçekleştirdiği işlemlerle titreme problemini önlenmektedir. Bu tekniğin geliştirildiği ilk yıllarda robot kullanımında el titremesi ufak da olsa sorunlara yol açmış fakat robotların sistemine küçük titremeleri algılayan bir komut sistemi yerleştirilmesiyle bu problem de ortadan kalmıştır. Cerrahın panelden kontrolü sırasında meydana gelen küçük el titremeleri bu sistem tarafından algılanmakta fakat kollara komut olarak gönderilmemektedir. Bu sayede ameliyat sırasında hata payı en aza indirilmiş ve başarılı ameliyatlar gerçekleştirilmiştir.
Robotik cerrahinin en önemli zorluğu, cerrahın monitör ekranına bakarken kolları yönetmek zorunda olması olarak bilinmektedir. Bu nokta da bir de el ve göz koordinasyonu problemi ortaya çıkmaktadır. Çünkü monitördeki görüntü, çıplak gözle görülebilecek görüntüye göre ters olmaktadır. Ancak robotik cerrahi konusunda pratiği olan cerrahlar bu tür sorunların üstesinden kolayca gelebilmektedirler. Bu cerrahi tekniğinin en fazla kullanıldığı alanlar, beyin cerrahi, videoskopik tekniklerin safra kesesi, kalın ve ince bağırsak, rektum, mide, yemek borusu, cerrahi müdahalelerde bütün laparoskobik müdahaleler başta olmak üzere, böbrek adrenal bezi ameliyatı ve jinekolojik organların ameliyatları olarak sayılabilmektedir. Bu sistemin sağladı en büyük avantaj ameliyatı kapalı bir şekilde gerçekleştirmek olmaktadır. Bu sayede hastanın iyileşme süreci hızlanmakta ve normal hayatına çok daha çabuk dönebilmektedir.